Buradasınız

Artı ve Eksileriyle İnsan Zekasına Karşın Yapay Zeka

Yapay Zeka (yaygın İngilizce kısaltmasıyla AI) bazı bireyler tarafından heyecanla izlenmekte ve yararlanılmaktadır (örneğin ChatGPT). AI kurumsa boyutta (örneğin sağlık, üretim, finans ve yatırım, e-ticaret, hava taşımacılığı, sosyal medya) da yaygın olarak kullanılmaktadır. 

 

Diğer yandan insanlar AI’ın gelecekteki olası sonuçlarından (örneğin işsiz kalma, ahlaki ve etik sorunlar, özel yaşam ve gizlilik hakkına müdahale) tedirgin olmakta  hatta korkabilmektedir.  

 

Bütün dünyanın ilgi odağına oturmuş olan Yapay Zeka’nın olası bazı hedeflerine ve düşündürdüklerine bir göz atalım.

 

1.En az rahatsız edici olan hatta insanlığın yararına olabilecek hedef şudur: Yorucu, tekrarlayıcı riskli, kesin ve tutarlı bir dikkat ve/veya bellek gerektiren iş ve işlemleri gerçekleştirmeye uygun olan yazılım ve algoritmalarla donanmış robotlar geliştirmek. Bu gibi işlerden kurtulan insanlar, zamanlarını, sahip olduğu yeteneklerini kullanmak ve geliştirmek, “kendilerini gerçekleştirmek”, eş ve çocuklarına, sevdiklerine daha fazla ve kaliteli zaman ayırmak olanağına sahip olabileceklerdir. Bütün bunlar onların daha sağlıklı olmalarını, bunun sonucu olarak yüksek bir iyi-hal ve refah içinde daha uzun yaşamalarını sağlayacaktır.

 

2. Hedef insan zekasını modellemek, bu modele göre çalışan robotlar üretmek olabilir.  Bu doğrultuda daha ileri vadeli bir hedef, bir çipe yüklenmiş zeka bilgilerinin bir başkasına aktarılması olabilecektir.

 

Düşünelim, zekaları silinen ve yerine yeni zekalar yüklenecek insanlar için oluşan pazardan insanlar yine kendi zekalarını mı satın alırdı? Yoksa çok zeki birinin, çok ünlü bir CEO’nun ya da belki de çok ehil bir dolandırıcınınkini mi? Tercihe bağlı. Ancak olasılıkla çok pahalı olacak bu teknolojiyi satın almak için ekonomik güç de karar verdirici olurdu. Sosyal politikalar bu adaletsizliği ortadan kaldırıcı önlemler alır mıydı? Yoksa kapitalist sistemin değerleri mi etkin olurdu.

 

3.Bilinen evrendeki en karmaşık nesnenin insan zihni ve onu mümkün kılan insan beyni olduğu genel geçer bilgidir. Bundan birkaç on yıl öncesinde, psikologlar, zihinsel süreçleri anlamada bilgisayarın donanım ve işlemlerini bir model olarak kullanmıştır. Ancak bir süre sonra, her model gibi bu model de yararını yitirmiş, başka arayışlara girilmiştir. Ki günümüzde bu arayışın adı bilişsel sinirbilimdir.

 

Ancak o günden bu yana bilgisayar ve ilişkili teknolojiler evrilmiş, hatta bu konuda devrim niteliğinde gelişmeler kaydedilmiştir. AI çalışanları Madde 3’teki yaklaşımı tekrar canlandırarak insan zekası ve beyninin gizini mi çözmeyi hedeflemektedir? Zeka da dahil tüm psikolojik süreçleri (bu bağlamda, zihinsel, duygusal ve güdüsel olanları) ele alan bilim alanı önce bir felsefe dalı, yaklaşık üç asırdır da pozitif bilim olan psikolojidir. Peki, AI’yı geliştiren gruplarda psikologlar ne oranda bulunmaktadır? Yoksa “Her insan kendinde olup biteni yani psikolojiyi doğal olarak bilir.” inancının meşrulaştırdığı bir anlayışla mı hareket edilmektedir?

 

AI çalışanlarına şunu hatırlatmalıyız: Zekayı açıklamaya yönelik kuramsal çalışmalar günümüze kadar devam etmiştir.1941 yılında öne sürülerek günümüze kadar sistematik olarak geliştirilmiş bulunan çağdaş CHC Kuramına göre, zeka, 17 geniş yetenek alanı altına dağılan 84 dar alandan oluşmaktadır.

 

4.Hedef, robotları geliştirme sürecinde insan zekasını şablon olarak kullanmak mıdır? Psikolojik ve fizyolojik tüm süreçleri, bu arada zekayı da mümkün kılan birim sinir hücresidir (nöron). Yetişkin insan beyninde 100 milyar sinir hücresi vardır. Her bir sinir hücresi binlerce (bazılarınca on binlerce) başka sinir hücresiyle bağlantılıdır. İşlevlerin gerçekleşmesi için belli merkezler gerekli ancak yeterli değildir. İşlevler beyne seçici ve paralel olarak dağılan sinir ağlarında gerçekleşir. Buna göre beyinde yüksek bir bağlantısallık (konektivite) vardır. AI kısaltmasında sözü edilen zeka da bu bağlantısallıkla çok yakından ilişkilidir; zeki insanları ayıran özellik, onların beyinlerindeki bağlantısallığın daha yüksek olmasıdır. Üstelik bu sistem dinamiktir; her an değişir. Diyelim ki, insan zekası modellendi ve bir çipe yüklendi. Yüklenen şey, belli bir zaman anındaki beyin halidir. Ancak izleyen anda beyin ve süreçleri çoktan değişmiştir. Bu özellikleri taşıyan bir sistemin statik bir şablon olarak düşünülmesi, pozitif bilimin parsimoni sayıltısının da yanlış anlaşıldığı ve yanlış uygulandığı anlamına gelir. Burada Einstein’ın şu sözünü hatırlayalım: “Her şey mümkün olduğunca basit olarak açıklanmalıdır ancak daha da basit olarak değil.”

 

5.“AI konu olunca, düşünülecek tek şey onun hedefleri değildir. Örneğin, AI egemenliğinin artmasıyla birlikte insan ile robotun birbirine göre olan durumu nasıl değişecektir? Evrimin son ürünü olan insan, robotun egemenleşmesiyle birlikte yok mu olacaktır? Yoksa bu ikisi garip bir sembiyotik ilişkiye mi girecektir? 

 

6.Bir başka AI ilişkili konu ile bu metni sonlandıralım. AI çalışanları yapay zeka (artifical intelligence) derken karmaşık bir süreç olan zekayı mı yoksa bu karmaşık sürecin içinde yer aldığı zihni mi kastediyor? Kavram kargaşasının varlığına işaret eden bu konunun, AI’la güçlendirilmiş robot geliştirme için pek çok doğurgusu var. Eğer zihin kastediliyorsa, oraya sadece zeka yerleştirmek yeterli değil. Oraya insanın tüm duyguları, dürtü ve güdüleri de yerleştirilmedir. Bunu yapmadığında o robot insan özellikleriyle donanmış bir nesne değildir. O zeka da zeka değildir; çünkü zeka (1) bütün bu psikolojik özellikler bağlamında ve bunların temelindeki (2) “bağlantısallığın söz konusu olduğu bütünleşik (entegratif) beyinde” gerçekleşiyor.

Artı ve Eksileriyle İnsan Zekasına Karşın Yapay Zeka
Artı ve Eksileriyle İnsan Zekasına Karşın Yapay Zeka
Dosya: