Buradasınız
Haftasonu Akademisi

İçinde yaşadığımız çevre bir takım fiziksel olaylardan; örneğin, farklı hızlarda (sıklık) havada hareket eden partiküllerden (sese evrilen), gaz moleküllerinden (kokuya evrilen), deriye uygulanan basınçtan (dokunma hissine evrilen) oluşuyor. Bütün bu fiziksel uyarıcıları örneğin sokak kapısının zili, yeşil trafik lambası, çiçekçideki gül kokusu, okşama olarak algılıyoruz ve bu bilgiler doğrultusunda davranışta bulunuyoruz.
Sıklıkları, şiddet, dalga boyu ve basınç değişikliklerini insan zihni (ya da beyni) nasıl olup da anlamlandırıyor, bunları hangi yollardan bilgiye dönüştürüyor.
Çevrede bulunan tüm uyarıcıları önce duyu organlarımızla duyumsuyor, sonra da algılıyoruz. Bu uyarıcılardan bazıları kendiliğinden seçilerek (buna pasif dikkat deniyor), bazıları bizim seçmemiz sonucunda (buna da aktif dikkat deniyor) bilince yani kısa-süreli belleğe (KSB) geçiyor. İnsanlar uyarıcıları KSB’de görsel (analog) ya da işitsel (sessel, dilsel) olarak kodluyor (köpekte bu kodlar öncelikli olarak işitsel ve kokusal). Bu kodlar tekrarlanarak KSB’de tutuluyor (ezberleyerek öğrenme; yalnız bu ezbercilikle karıştırılmasın). KSB’de oluşan bilgi daha önceden öğrenilmiş olan bilgiler, kural ve stratejiler kullanılarak özümseniyor (assimilasyon) ve uzun süreli belleğe (USB) geçiriliyor. Buraya kadar olanlar, sistemin, aşağıdan yukarıya (pasif dikkat aşağıdan yukarıya işlemlemenin örneğidir) ve yukarıdan aşağıya (aktif dikkat yukarıdan aşağıya işlemlemenin örneğidir) doğru çalıştığını; bilginin, ardışık işlemleme sonucunda oluştuğu izlenimini veriyor.
Daha sonra işin daha da karmaşık bölümü başlıyor. Öncelikle, öğrenilenler sağlamlaştırılıyor (genelde uykuda), daha önceki bilgilerle bütünleştiriliyor, uygun bağlamlara (context) oturtuluyor, depolanıyor ve gerektiğinde geri çağrılacak biçimlere sokuluyor (buna hatırlama diyoruz). Üst sistemler, ki bunlara üst-biliş ve yönetici işlevler giriyor; olan biten tüm zihinsel işlevleri izliyor, denetliyor ve yönetiyor. Bu sistemler planların yapılması, girişimlerde bulunulması, bozucu etkilere karşı konulması, dürtü ve duyguların ketlenmesi gibi üst düzey işlevlerden sorumlu. Esneklik, akıcılık ve yaratıcılık, kısaca zeka da bu üst sistemler bağlamında gerçekleşiyor. Yani, özelde insan bilgisi, aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya işlemlemenin paralel ve eşzamanlı olarak çalışan pek çok sayıdaki süreç bağlamında oluşmasının bir sonucu. Oldukça karmaşık bir cümle!
Eşsiz kültür ve insan varlığımız Yunus Emre insan zihni konusundaki bu gerçeği sezmiş ve o güzel Türkçesiyle, “Bir ben var bende benden içeri.” olarak altı kelimede öz biçimde ifade etmiş. Bilimle sanat arasındaki fark da bu.